Konular:
• Ahiret Günü Ne Demektir
• Ölüm
• Kabir
• Kıyamet
• Hesap, Mükâfat, Ceza, Cennet, Cehennem
• Ahiret Gününe İnanmanın Faydaları
Ahiret Günü Ne
Demektir
İmanın şartlarından beşincisi "Âhiret Gününe İnanmaktır." İnsanların ve
diğer canlıların bir sonu olduğu gibi, üzerinde yaşadığımız dünyanın ve bütün
evrenin de bir gün sonu gelecektir. Allah'ın takdir ettiği zaman gelince görevli
melek İsrafil, "Sûr" denilen bir şeye üfürecek ve bundan çıkacak çok
müthiş bir sesin tesiri ile (Allah'ın diledikleri dışında) bütün canlılar
ölecek, yer ve göklerin düzeni bozularak kâinat yeni bir şekil alacaktır.
Kıyamet denilen bu olaydan bir süre geçtikten sonra Allah'ın emriyle İsrafil,
Sûr'a ikinci defa üfürecek ve bütün canlılar yeniden dirilerek "Mahşer"
denilen toplanma yerine çağrılacaktır. Burada herkes Allah'ın huzuruna
çıkarılacak ve dünyada yaptıklarından sorguya çekilecektir.
İnsan, dünyada ne ekmiş ise ahirette onu biçecek, İlâhî adalet yerini bulacak ve
hiç kimse haksızlığa uğratılmayacaktır.
Ölüm
Her insanın dünyada yaşayacağı belirli bir süre vardır. Bu süre bitince insan
ölür. İnsan, beden ve rûhun birleşmesinden meydana gelen bir varlıktır.
Bedenimize canlılık ve hareket veren ruhtur. Allah'ın takdir ettiği zaman
gelince ruh bedenden ayrılır. Ruhun bedenden ayrılması olayına "ölüm"
denir. Ölüm, her insan için takdir edilmiştir. Bundan
kurtuluş yoktur.
Bu gerçek Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildiriliyor:
"Her canlı ölümü tadacaktır."
(12/a)
"Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde
bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir."
Ölüm, yok olmak demek değildir. Geçici olan dünya hayatından sonsuz olan ahiret
hayatına geçiştir. Allah'a karşı görevini yapanlar için ölüm, daha yüksek hayata
kavuşmak için açılan bir kapıdır.
Kabir
İnsanın ölümünden, kıyamet günü yeniden dirilmesine kadar geçecek olan zamana
"kabir hayatı"; bu zaman içinde bulunacağı yere de "kabir" denir. İnsan ölünce
bedeni çürür, toprağa karışır, fakat bedenden ayrılan rûhu ölmez. İnsan kabire
konulunca Münker ve Nekir adındaki melekler tarafından sorguya çekilir. Sorulara
doğru cevap verenler için kabir, bir istirahat yeri; cevap veremeyenler için ise
azâp yeri olacaktır.
Peygamberimiz (s.a.s.) Efendimiz kabrin durumunu şöyle açıklıyor:
"Kabir (kişinin dünyadaki iş ve davranışlarına göre) ya cennet
bahçelerinden bir bahçe, yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur."
Kıyamet
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Allah'ın takdir ettiği zaman gelince, dört
büyük melekten biri olan İsrafil'in "Sûr" denilen bir şeye
üfürmesi ile çok korkunç bir ses meydana gelecek, bu sesin etkisi ile bütün
canlılar ölecek, kâinatta önemli değişiklikler olacaktır.
Kâinatın bugünkü düzeni bozulacak, yer ve gökler başka şekil alacaktır.
İşte bu büyük olaya "kıyamet" denilmektedir. Kıyametin ne zaman
kopacağını yalnız Allah bilir.
Hesap, Mükâfat,
Ceza, Cennet, Cehennem
Yapılan iyiliğe verilen karşılık "mükâfat"; işlenen kötülüğün
karşılığı da "ceza"dır.
İnsanlar bu dünyaya imtihan edilmek üzere gönderilmiş, yapmakla yükümlü
oldukları görevler kendilerine bildirilmiştir.
Allah'ın emirlerini yerine getiren, yasak ettiği şeylerden sakınan ve insanlara
iyilik yapanlar imtihanı kazanmış olacak ve karşılığında kendilerine büyük
mükâfat verilecektir. Herkes dünyada yaptığının karşılığını ahirette eksiksiz
olarak görecektir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Kıyamet günü doğru teraziler kurarız: hiç bir kimse, hiç bir haksızlığa
uğratılmaz."
"Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük
yapmışsa onu görür."
Cennet mü'minler için hazırlanmış mükâfat yeridir.
Cennette, bu dünyada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç bir
insanın hayalinden geçmeyen nimetler vardır.
Cennet, insanın kalbinden geçen ve hoşuna giden her şeyi devamlı olarak bulacağı
eşsiz güzeliklerle dolu bir yerdir.
Orada her şey insanın gönlüne göredir, neyi arzu ederse anında yanında hazır
olacaktır.
Cennette, hastalık, korku ve üzüntü yoktur. Orada insan hep genç yaşta kalacak,
ihtiyarlamayacaktır. Cennette hayat sonsuzdur. Ölüm yoktur. Oraya giren bir daha
çıkmayacak, zevk ve safa içinde sonsuza kadar devam edecektir.
Kur'an-ı Kerim'de bu konuda şöyle buyuruluyor:
"İman edip iyi, yararlı işler yapan kimseler cennetlik olanlardır; onlar
orada ebedî kalacaklardır."
"Orada onlar için diledikleri her şey var ve yanımızda fazlası da var."
Allah'a karşı görevlerini yapmayan, haramlardan sakınmayan ve insanlara kötülük
edenler bu davranışlarının karşılığı olarak cehennemde cezalandırılacaktır.
Cehennem, iman etmeyenler ile inandığı halde günah işleyenlerin ahirette ateşle
cezalandırılacakları yerdir.
İnandığı halde, Allah'ın emirlerine uygun hareket etmeyen, dini görevlerini
yerine getirmeyenler, belirli bir süre cehennemde kalıp cezalarını çektikten
sonra çıkacak ve cennete gireceklerdir. Kâfirler ve münafıklar ise ebedî olarak
cehennemde kalacaklardır.
Kur'an-ı Kerim'de kâfir ve münafıkların durumu şöyle
bildiriliyor:
"İnkâr eden kimseler ve ayetlerimizi yalan sayanlar cehennemlik olanlardır.
Onlar orada temelli kalacaklardır."
"Doğrusu münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onlara yardımcı
bulamayacaksın."
Ahiret Gününe İnanmanın Faydaları
Âhiret gününe inanmak insana sorumluluk duygusu
kazandırır. Sorumluluk duygusu taşıyan bir insan davranışlarına dikkat eder.
Âhirete inanmak demek; öldükten sonra tekrar
dirileceğimize ve dünyada yaptığımız işlerden Allah'ın huzurunda hesap
vereceğimize, iyilik yapanların mükâfat göreceklerine, kötülük işleyenlerin
cezalandırılacaklarına inanmak demektir. Bu inanç insanı kötülük yapmaktan
sakındırır, iyiliğe ve doğruluğa yönelterek ahlâk ve fazilet sahibi yapar. Bu
inanca sahip insanlardan meydana gelen bir toplumda hiç kimse başkasına zarar
vermez, herkes birbirinin hakkına saygı gösterir, elinden geldiğince iyilik
yapar. Bu davranışlar kişiler arasında karşılıklı olarak sevgi ve güven
duygularını geliştirir.
Âhirete inancı olmayanlar, ölüm anında gerçekleri görecek
ve Allah'ın emirlerini yapmak için dünya hayatına geri dönmek isteyeceklerdir.
Ancak iş işten geçmiş olduğu için bu istek kabul edilmeyecektir. Bu durum Kur'an-ı
Kerim'de şöyle haber veriliyor:
"Onlardan birine ölüm gelince: Rabbim! Beni geri çevir. Belki yapmadan
bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim, der."
Âhiret gününe inanmak insanı teselli eder, üzüntüsünü
azaltır.
Şöyle ki:
Dünyada nice iyi insanlar, iyiliklerinin karşılığını görmeden; haksızlığa
uğrayanlar hakkını almadan; nice zâlimler de cezasını çekmeden ölüp
gitmektedirler. Haklı ile haksızın, iyi ile kötünün ayrılacağı ve herkesin
yaptığının tam olarak karşılığını bulacağı gün, ahiret günüdür.
Âhiret gününde ilâhi adalet yerini bulacak; iyilik
yapanlara iyiliklerinin müfkâfatı bol bol verilecek; haksızlığa uğrayanlar
eksiksiz olarak haklarını alacak; zalimlerin yaptığı yanında kalmayacak, hak
ettikleri cezayı bulacaklardır. İşte bu inanç, insana huzur verir, üzüntülerini
azaltır.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Kıyamet gününde insan dört şeyden sorguya çekilmedikçe
Allah'ın huzurundan ayrılamaz:
– Ömrünü nerede
geçirdiğinden,
– Vücudunu
nerede yıprattığından,
– Malını
nereden kazanıp nereye harcadığından,
– Bildiği ile
ne amel ettiğinden"
Yeniden diriliş ile başlayan ve sonsuza kadar devam edecek olan zamana "Ahiret
Günü" denir. İşte, bütün insanların öldükten sonra yeniden dirilmesine ve ondan
sonra devam edecek olan sonsuz hayata inanmak, imanın en önemli esaslarından
biridir.